2005’te birbirini gaza getiren arkadaş furyasıyla A2 ehliyeti aldım. Komik bir yazılı fark sınavı, kankalardan birinin tanıdığı bir hocadan 5-6 saat sürüş dersi, ve ehliyet sınavı. Derslerde Levent’in arka sokaklarında 200m düz gidip, sol ayağımı yere koyup, sürükleyerek U dönüş yapmayı öğrendim, sınavda da ondan fazlasını istemediler zaten 🙂
Ondan sonraki 11 sene içerisinde, bir önceki yazıdaki CBF250 de dahil 6 motor, 2 düşme ve açıkçası hiç saymadığım kadar km var. Saymadığım dediysem, olağanüstü bir yol yaptığımdan, yüksek km’lerle ölçülen bir ukalalıktan demiyorum. Tersine şu ana kadar “steril” motor kullandığımdan, günlük ulaşımda/şehir içinde vs motor kullanmadığımdan, ortalama motosiklet sürücüsünün altında, ama tam olarak kaç olduğunu bilmediğim bir km’den bahsediyoruz, adı üstünde tırsakmotorcu’yum ben 🙂
Ama, seneler geçtikçe, “steril” motor kullanırken, çoğu kişinin gözünde büyüyen, uzun yurtdışı gezilerinin keyfini keşfettim. 5 senedir, fırsat buldukça İpsala’dan, Kapıkule’den ve Dereköy’den çıkıp Batı’ya doğru geziler yaptım. Ve, bunu yapabilen ne ilk ne son kişi olmasam da, bu gezilerle ilgili birşeyler yazmak istedim. maps.google.com üzerinde 10 rota planlayıp, booking.com‘dan o rota üstünde uygun aralıklarla sayısız oteller bulup, aralarda feribot bağlantıları planlayıp kenara attım, 10 plandan bir tanesini yaptığım zaman çok mutlu oldum. En temel hobim bilgisayar başında hangilerini gerçekleştireceğimi bilemediğim geziler planlamak oldu diyebilirim. Gerçekleşenler ise artık yavaş yavaş burada yer alacak…